14 Aralık 2017 Perşembe

SÖZÜN BAŞLADIĞI YER

Böyle günlerde hep ‘’Sözün bitiği yerdeyiz’’ denir.

Ben tam tersini söylüyorum.

Bilinen sözleri yine yeniden söylemeye devam edeceğiz.

Ne diyordu Nazım Hikmet bir şiirinde,

’’Canımız yanmış gibi değil, canımız yana yana haykırıyoruz.’’

İstanbul Atatürk Havalimanı’nda patlatılan bombalar ve yitirdiğimiz onca cana rağmen ülkeyi yönetenler yine basit, sığ, sıradan ve akıllara zarar açıklamalar yapıyorlar.

Neymiş efendim bizim her diplomatik zaferimizden sonra başarımızı kıskananlar bu tür patlamaları tezgahlıyormuş.

Ya da bu tür patlamalar ana muhalefetin destek olduğu gruplar tarafından yapılıyormuş.

Adama sormazlar mı İsrail ve Rusya’ya onca kafa tutup ucuz kabadayılık yaptıktan sonra tazminat ödeme ve özür dileme başta olmak üzere karşı tarafın şartlarını kabul etmek ne zamandan beri diplomatik zafer oldu.

Bunlar mübarek Ramazan’da İsrail içeceği Coca Cola ile Rus içeceği Votka’yı karıştırıp bu millete helal diye içirdiler.

Peki ülke yönetiminde ana muhalefetin ya da diğer muhalefetin nasıl bir yetkisi var ki patlamalardan onlar sorumlu oluyor.

Sosyal medyada iktidarı eleştirenleri fişlemenin derdine düşen başta MİT ve emniyet olmak üzere devletin güvenlik kurumları nasıl bir zaafiyet içinde.

Ya da AKP iktidarını bu sefer kimler kandırıyor ki böylesine acı ve ihmallerle dolu bir terör olayı karşısında bir tek istifa bile olmuyor.

Yazımın başında da söylediğim gibi bilinen sözleri yine yeniden söylemeye devam edeceğiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi derhal terör gündemiyle toplanmalı ve başta uluslar arası ilişkiler olmak üzere teröre karşı akılcı ve ulusal önlemler alınmalıdır.

İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi başta olmak üzere sorumlular istifa etmeli ve patlamada ihmali olanlar hakkında gerekli işlemler yapılmalıdır.

Teröre karşı önlemler alınırken kesinlikle hukuk kuralları içinde kalınmalı ve yurttaşlar potansiyel terörist olarak görülmemelidir.
Son olarak kendisi de bir terör olayına kurban giden Uğur Mumcu’nun sözlerini hatırlatmak isterim

"Terör bir insanlık suçudur. Bu terör, kim tarafından yapılırsa yapılsın, devlet tarafından da yapılırsa yapılsın, PKK gibi, Dev-Sol gibi ya da ülkücü gruplar gibi ya da İslamcı terör grupları gibi. Terörün bir tanesinden yana olmak ya da bir tanesine hoşgörüyle bakmak ya da bu olayları suskunlukla geçirmek, bir insanlık suçudur."

BUNLARI TANIYORUM

IŞİD; yani Irak Şam İslam Devleti’nin kısaltması.

İnsanlar sanki yeni bir oluşumla karşılaşmış gibi şaşırıyorlar.

Ne diyor IŞİD ‘’Darü-l Harp olan yerler Darü-l İslam oluncaya kadar cihada devam’’

Darü-l İslam şeriatla yönetilen yer demek ve şeriatla yönetilmeyen her yer Darü-l Harp yani savaş alanıdır.

Yöntemlerine bakacak olursak.

Tekbirler eşliğinde insanların kafasını kesmek, insanları bir kafesin içine koyup diri diri yakmak, kadınları kendilerine cinsel köle yapmak ve amaçlarına ulaşıncaya kadar insan aklının ve vicdanının kabul edemeyeceği her yöntemi uygulamak.

Ne var ki bütün bunları yaparken kafir ilan ettikleri devletlerin ürettikleri silahları (nasıl elde ediyorlarsa) kullanıyorlar.

Ülkemizde en son Atatürk Hava Limanı’nda yaptığı katliamla gündeme gelen IŞİD aslında bu topraklara hiç yabancı değil.

Bunları çok iyi tanıyoruz.

Hafızamızı şöyle bir yoklayalım.

13 Aralık 1930’da Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay tekbirler eşliğinde başı kesilerek katledilmedi mi?

Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta ve Mayıs-Temmuz 1980’de Çorum’da kendilerinden farklı inançta oldukları için savunmasız masum insanlar tekbirler eşliğinde katledilmedi mi?

2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli’nde insanlar tekbirler eşliğinde diri diri yakılmadı mı?

Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere 2016 yılında bile daha ergenlik çağına yeni girmiş kız çocukları babası hatta dedesi yaşında erkeklerle 2’nci, 3’üncü eş olarak evlendirilmiyor mu? Bu evlilikler şeriata uygundur fetvaları verilmiyor mu?

Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün.

Yaptıkları her katliamı tekbirlerle süslemek ve yaptıkları her akıl ve vicdan dışı uygulamayı şeriata uyarlamak yobaz katillerin en belirgin özelliğidir.

Bütün bu olumsuz gidişattan tek çıkış yolu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmış olduğu devrimlere sıkı sıkıya sarılmak ve her alanda Tam Bağımsız Türkiye’yi yeniden hayata geçirmektir.



01-07-2016