Türkiye’nin en eski ve köklü partisi olan CHP’de olağan
kurultay takvimi işlemeye başladı.
Fakat görünen o ki bu kurultay tam bir Olağanüstü Kurultay havasında
geçecek. Gerçi CHP kurultayları her zaman heyecanı yüksek ve listeleri delerek
Parti Meclisi’ne giren partililerin ve yapılan oylamalarda en çok çizik yiyen
parti yöneticilerinin yaşandığı yerler olmuştur.
Atatürk’ün kurduğu ve ilk kurultayını 4 Eylül 1919’da yapılan Sivas Kongresi olarak
tüzüğüne yazdığı CHP gerek tek parti döneminde gerekse çok partili dönemde devletin
kuruluş felsefesi doğrultusunda hep ne düşündüğü dikkate alınan bir partiyken,
son yıllarda yaşadığı kısır iç çekişmeler nedeniyle gündemi belirleyen değil
gündeme uyan bir parti görüntüsü vermektedir.
Özellikle Atatürk döneminde yapılan kurultaylardaki
konuşmalar ve kararlar incelendiğinde CHP kurultaylarında işçisinden köylüsüne,
esnafından iş adamına kadar toplumun her kesiminin sorunlarına çözüm
üretilirken eğitimden sağlığa, dış politikadan tarıma kadar her alanda devletçi
ve halkçı değişimlerin karaları alınmış sadece bunlarla da sınırlı kalmayarak
dünyada yaşanan sorunlarla ilgili de çözüm önerileri uluslararası kamuoyu ile
paylaşılmış.
12 Eylül darbesinde bütün partiler kapatılıp parti
yöneticilerinin büyük çoğunluğunun siyasi yasaklı olduğu dönemi iyi
incelediğimizde aslında yasaklı olan tek partinin CHP olduğunu görürüz. Çünkü
24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları olarak bilinen neoliberal politikaların mimarı
Turgut Özal, AP iktidarında Süleyman Demirel’in bu kararların uygulanması için
tam yetkilendirdiği kişidir ve 1983’te başbakan olarak aynı çizgide
icraatlarına devam etmiştir.
Kapatılan MHP’nin
genel Başkanı Alparsan Türkeş yaptığı savunmasında Kenan Evren ve cuntacıların
icraatlarını kast ederek ‘’Biz burada yargılanırken fikirlerimiz iktidardadır’’
demiştir.
MSP genel başkanı Necmettin Erbakan’ın en büyük hayallerinden olan her ile bir imam
hatip lisesi 12 Eylülcüler tarafından hayata geçirilmiştir.
Bütün bunlar yaşanırken akademisyenler ve sendikacılar başta
olmak üzere bilimsel ve sol değerleri temel alarak siyaset yapanlara siyaset
yasağı getirilmiş adeta sol siyaset kendisini besleyen ideolojik kaynakların
kesilmesiyle ideolojiden uzak, proje ve çözüm üretmek yerine hamaset yapan
slogan solculuğundan öteye gidememiştir.
12 Eylül’ün, siyaset olarak din motifli ilkel milliyetçiliğe
dayanan uygulamaları ve ekonomik olarak liberalizmi hayata geçiren projeleri
sonucu siyaset bir toplumsal hizmet aracı olmaktan çıkarak kısa yoldan köşe
dönmenin aracı haline gelirken CHP’de siyaset yapanlar ülkeyi yönetmek yerine
partiyi yönetmenin derdine düşmüş ve her fırsatta kurultayı toplayarak iç çekişmelerin
sürekli gündemde kalması nedeniyle parti içine bakmaktan ülkenin sorunlarına
çözüm üretemez hale gelmiştir.
Bu olumsuz durumdan CHP’de etkilenmiş ve parti içinde ‘’Delege
Ağası’’ denilen kişiler ortaya çıkarak hemşericilik ve bölgecilik yaparak ön
seçimlerde ideolojisine ve liyakatına bakılmaksızın ‘’Bizim Adam’’ mantığıyla
yöneticiler ve adaylar belirlenmeye başlamıştır. Bu yetmez gibi her seçim
öncesi halkın her kesiminden oy alabilmek için ‘’Halkçı ve Devletçi’’ yani
Sol-Kemalist çözümler üretmek yerine sağ siyasetin temsilcileri partide
yönetici ve aday yapma yanlışlığına gidilmiştir.
Önümüzde bir CHP kurultayı var ve CHP’liler bu kurultaya
giderken yine şark kurnazlığı ve ayak oyunlarıyla belirlenen hatta istisna
durumlarda işletilmek üzere tüzüğe yazılan 12. Madde işletilerek adını ilk kez
duyacağımız kişilerin karar vereceği bir kurultay mı yapacak yoksa 4 Eylül 1919
ruhuyla kurulan ve süreç içinde evrensel sol değerlerle bütünleşen
antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı ideolojiyi benimsemiş kadroların iş başına
geleceği bir kurultay mı olacak buna karar verilecek.
Son olarak şunu belirtmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti’nin
geleceği CHP’nin geleceği ile paraleldir ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran
iradenin Tam Bağımsızlık adına ilk kararlarını aldığı 4 Eylül Sivas Kongresi
aynı zamanda CHP’nin 1. Kurultayıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder