Tasavvuf ehli olan Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Şakir
ve Mahir adında iki oğlu vardır.
Şakir, sürekli ilim ve ibadetle meşgul olurken Mahir
meyhaneden çıkmaz.
Erzurumlu İbrahim Hakkı, bir gün meyhaneye gidip Mahir’in
borçlarını ödemek istediğinde meyhaneci Mahir’in borcu olmadığını söyler ve
sebebini şöyle açıklar ’’Mahir, akşama kadar bir fıçının başına oturur içer ve
gider biz sabah geldiğimizde o fıçının dolu olduğunu görürüz o sebeple para
almayız’’
Bir süre sonra iki oğlunu yanına alarak bir uçurumun
başına çıkan Erzurumlu İbrahim Hakkı, Şakir’e buradan atlarsa kırklara
karışacağını söyler. Şakir tereddüt eder ve atlayamaz bunun üzerine Mahir ‘’’Baba
hakkını helal et’’ der ve uçurumdan aşağı atlar.
Babasının ve kardeşinin şaşkın bakışları arasında
güvercine dönüşür ve oradan uçarak geçmekte olan güvercin donundaki kırklara
karışır.
Bu olayın üzerine Erzurumlu İbrahim Hakkı aşağıdaki
şiiri yazar.
Şarabı lebinden nûş eden âşık,
Ne gezer mescitte dem haneler var.
Onun için bize olmaz erişik,
Almış nasibini divaneler var.
Kemenkeş olanın yayı sarsılır,
Erenler kılıcı arştan asılır,
Koç yiğit meydanda basar, basılır,
Gör nice dünyada merdaneler var.
Âşık olan, aşk oduna alışır,
Sadık olan erenlere karışır,
Çıkar meyhaneden gelir ulaşır,
Hak’ka vasıl olmuş divaneler var.
Gel Hakkı sırrını eyleme zahir,
Böyle bir yol tut ki olasın Mahir,
Harabat ehline hor bakma Şakir,
Defineye malik viraneler var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder