İnsanın çok sevdiği ve kendisine örnek aldığı birisinin arkasından yazması
oldukça zor. Ama Neşet Ertaş’ı topluma ve gelecek kuşaklara aktarma adına bu
yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
Neşet Ertaş sadece saz çalıp türkü söylemenin ötesinde içinden çıktığı
toplumun kültürünü yerelden ulusala, ulusaldan evrensele taşıdı ve Dede
Korkut’tan günümüze gelen aşiret ozanlığı geleneğini zirveye çıkardı.
O tarihsel misyonunun farkında olan bir ozan olarak Karacaoğlan’dan Dadaloğlu’na, Muharrem Ertaş’tan Hacı Taşan’a kadar pek çok ozanın eserlerini yaşadığı çağa taşıdı.
O tarihsel misyonunun farkında olan bir ozan olarak Karacaoğlan’dan Dadaloğlu’na, Muharrem Ertaş’tan Hacı Taşan’a kadar pek çok ozanın eserlerini yaşadığı çağa taşıdı.
Biz Türkler okuyarak öğrenmek yerine dinleyerek öğrenmeyi daha çok
benimseriz. Yani sözlü kültür bizim için daha çekicidir. Onun içindir ki
yaşadığı toplumun sevinçlerini, acılarını, yokluklarını, hasretlerini ve pek
çok toplumsal olaylarını türkülerinde dile getiren ozanların söyledikleri
aslında bu toplumun tarihinden ibarettir. Örneğin Osmanlı’nın baş
kaldıran Avşar aşiretlerini bastırmak için onların üstüne asker göndermesi pek
çok yazılı kaynakta yokken halk ozanı
Dadaloğlu’nun
“Kalktı göç
eyledi Avşar elleri ,
Ağır ağır
giden eller bizimdir.”
dizelerinde herkes öğrenmiştir.
Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen Türkmen boyları içerisindeki Abdallar çalıp
söyleme konusunda ustalaşmışlar ve Alevi-Bektaşi cemlerinde 12 hizmetten biri
olan “Zakir”lik yani beyitler ve
deyişler söyleyen okuyucu olmuşlar sonra tarihsel süreç içerisinde devletin
halkı Sünnileştirme politikasıyla bu Zakirler düğün ve eğlence sanatçısı
olmalarına rağmen taşıdıkları tarihsel misyon gereği yaşanan toplumsal olaylara
duyarlı olarak eserler üretmişlerdir.
Neşet Ertaş söyledikleriyle insanları sevmeye, dürüstlüğe, ayrımcılık
yapmamaya, kul hakkı yememeye, topluma saygılı olmaya ve pek çok insani değere
sahip çıkmaya çağırmıştır.
Dinle sana bir sözüm var
Kimseyi hor görme gardaş
Kim nasıldır Allah bilir
Kötüleyip yerme gardaş
Tek Hakim'dir ulu gani
Bir yaratmış seni beni
Veren alır tatlı canı
Ötesini sorma gardaş
Gönül bilmeyenler çoktur
Bilmeyen de gönül yoktur
Bilmiş ol ki gönül haktır
Sakin ol ha kırma gardaş
Kerameti sende bilip
Bilmeden günahkar olup
İnsan doğup hayvan ölüp
Cehenneme girme gardaş
Bak hayvanların halına
Kimseyi hor görme gardaş
Kim nasıldır Allah bilir
Kötüleyip yerme gardaş
Tek Hakim'dir ulu gani
Bir yaratmış seni beni
Veren alır tatlı canı
Ötesini sorma gardaş
Gönül bilmeyenler çoktur
Bilmeyen de gönül yoktur
Bilmiş ol ki gönül haktır
Sakin ol ha kırma gardaş
Kerameti sende bilip
Bilmeden günahkar olup
İnsan doğup hayvan ölüp
Cehenneme girme gardaş
Bak hayvanların halına
Gitmiş şeytanlık yoluna
Kaderin garib kuluna
Başka isim verme gardaş.
Kaderin garib kuluna
Başka isim verme gardaş.
Dizeleri Neşet Ertaş’ın yaşam felsefesini en güzel anlatan eserlerden
birisidir.
O aynı zamanda bir yurtsever ve ülke sevdalısıdır.
Bir garibim budur derdim
Tüm dünyayı bende gördüm
İsterim ki benim yurdum
Dünyadan geri kalmasın.
Sözleri O’nun bu konuda ne kadar duyarlı olduğunun kanıtıdır.
Neşet Ertaş alçakgönüllü ve mütevazi kişiliğiyle bir öğreticidir.
Çünkü O,
bir gecede şöhret olmamış, binlerce yıldan süzülerek gelen bir geleneğin usta
çırak ilişkisiyle başarıları sindirerek hazmetmiştir.
Günümüzde kendisine
dokunmak isteyen hayranlarını yanındaki korumalara dövdüren, çıktığı sahneden
dinleyicilerini aşağılayan sözde sanatçılar boy gösterirken Neşet Ertaş konser
esnasında ceketini çıkarmak için torunu yaşındaki dinleyiciden izin isterken ve “Ayaklarınızın
turabı, gönüllerinizin hizmetçisiyim” diyerek bir sanatçının
dinleyicisine karşı nasıl davranması gerektiğinin öğretmenliğini
yapmıştır.
Neşet Ertaş aynı zamanda bir felsefe adamıdır. 2010 yılında Kartal’da
karşılaştığımızda ben ısrarla elini öpmek istediğim zaman verdiği cevap aynen
şöyleydi “Adam adamın elini öpmez ben çocuklarıma dahi elimi
öptürmüyorum sadece anaların eli öpülür.” dedikten sonra beni
gözlerimden öpmüştü. Neşet Ertaş bu görüşünü bir türküsünde şu dizelerle dile
getiriyordu.
“Ulu arıyorsan analar ulu /Sevmişiz biz onu olmuşuz
kulu/Analar insandır biz insanoğlu”
O,
Orta Asya Türkmenleri’nde “Aksakal” günümüzde “Akil
adam”denilen bir bilgedir.Başbakanla birlikte
katıldığı bir televizyon programında şöyle diyordu. “Sayın başbakan
duyuyorum pek çok insana yeşil kart verip yardımlar yapıyorsunuz ama gittiğim
yerlerde pek çok fukaranın bunlardan yararlanmadığını görüyom. Yanınızdaki
adamlara bu yardımların kimlere verildiğini bi araştırtsanız ve atı arabası
olana vermek yerine gerçek ihtiyaç sahiplerine verseniz daha doğru olmaz mı?” yani
siyasette var olan adam kayırmacılığı bir canlı yayında başbakana söyleyerek
bilgelik görevini yerine getiriyordu.
Neşet Ertaş aynı zamanda bir sevda
adamıdır yaşadığı sevdaları türkülerinde içten bir şekilde dile getirmiş ve
bütün sevda yaşayanların sözcüsü olmuştur. Yaşadığı her ayrılık ve acı O’nun
yeni türküler üretmesine aracı olurken sevdiğine hiç kızmamış tersine şöyle
demiştir
Sana karşı benim bir sözüm yoktur,
Haklısın sevdiğim kararın haktır,
Garip'in derdinin dermanı yoktur,
Hata benim günah benim suç benim.
O sevdiğine öylesine sahip çıkar ki taparcasına değer verdiği bir baba olmanın ötesinde aynı zamanda ustası da olan Muharrem Ertaş’ın sevdiği kadın için söylediklerine şöyle cevap verir.
Yazımızı felek yazdı Mevla’dan değil,
Senin dediklerin evladan değil,
Her hata suç bende Leyla’dan değil,
Aslı bozuk deme gel şu insana.
Hayatı,yaşam felsefesi,sanatı
üniversitelerde ders olarak okutulması gereken Neşet Ertaş’ı birkaç sayfada
anlatmak mümkün değil O’nun son yazdığı ‘’VEDA’’ şiiri
şöyle.
VEDA
Tükendi ömrümün çoğu gidiyor
Cahil ömrüm geldi geçti yel gibi
Sevdiğim uzaktan seyir ediyor
Beni görüp bakınıyor el gibi
Geçti günler, yıllar, ömürse doldu
Giden gitti bilmem geri ne kaldı
Ömrümün baharı sarardı soldu
Yandı kaldı garip bağrım çöl gibi
Tükendi ömrümün çoğu gidiyor
Cahil ömrüm geldi geçti yel gibi
Sevdiğim uzaktan seyir ediyor
Beni görüp bakınıyor el gibi
Geçti günler, yıllar, ömürse doldu
Giden gitti bilmem geri ne kaldı
Ömrümün baharı sarardı soldu
Yandı kaldı garip bağrım çöl gibi
Veren, geri almak için gözlüyo
Her an her saniye beni izliyo
Garip bağrım için için sızlıyo
Sazımda inleyen sırma tel gibi
Uzun yoldan gelmiş gibi yorgunum
Ne kimseye küskün ne de dargınım
Bir ahu gözlüye candan vurgunum
Garip gönlüm kapısında kul gibi.
Son olarak Neşet Ertaş'ın hakka yürüdüğü 25 Eylül 2012'de yazdığım şiiri sizlerle paylaşmak isterim.
NEŞET ERTAŞ
Seher vakti çaldı kapımızı ölüm, Gönül dağını duman bürüdü. Garip garip öterken bülbülüm, Yalan Dünya’dan hakka yürüdü. Hiç sitem göndermedi mevlaya, Minneti yoktu şöhret denen belaya, Mecnun gibi aşık oldu Leyla’ya, Yar aşkına yandı aşk yolunda çürüdü. Muharrem Usta'ya çırak olmuştu, Serçeşmeden deryaya dolmuştu, Kendi gidip uruhu kalmıştı, Ozanlık yolunda bir pir idi Ömür verdi sevda denen yola, Kardeşlik aşıladı her garip kula, Yeryüzü memleketi dünya O'na sıla, İnsanlığa feda olmuş ser idi. Felek bilir yazımızı yazanı, O’dur son çağın Bilge Ozan'ı, İstemedi devlet denen düzeni, Halkın yanında halktan er idi. |
İyi ki seninle aynı zaman diliminde yaşadım,iyi ki seni tanıdım nurlar içinde uyu ‘’NEŞET EMMİ’’ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder